22 Eylül 2018 Cumartesi

Bireysel Yatırımcı Gözüyle YEP (OVP)


Borsa, döviz, büyüme, enflasyon, cari açık, bütçe vs. gözüyle YEP. Daha önce konuştuğumuz gibi OVP’yi okudum.
Uzun uzun bir inceleme olacak. YEP'i (Yeni Ekonomi Programı) okumak isteyenler buraya tıklayabilir. Önce bazı konuların altını çizmek isterim:
  • Eskiden kalkınma planları vs. çok uzun ve bir sürü eki olurdu. Son dönemde bu tip metinler yerine kısa ve öz metinlere yer verilmeye başlandı. Bu anlamda metnin kısa olması bence güzel. Diğer taraftan keşke benim gibi anlamak, öğrenmek isteyenler için YEP’e Ek konsaydı. Yani iddia edilenlerin nasıl yapılacağını anlamamı sağlayan. Örneğin yapısal reform adımları, bankacılık sektörüne (buna aşağıda ayrıca değineceğim) yapılacaklar vs.
  • Tüm hükümetler için daha önce açıklanan kalkınma planları, OVP vs.’deki hedefler ne kadar tuttu da bu tutacak diye eleştirebilirsiniz. Böyle dokümanlar önemlidir (daha önce de söyledim, bence gereğinden fazla önemseniyor), fakat piyasa ne diyorsa benim için doğru olan odur.
  • Altını çizmek isterim ben ekonomist vs. değilim. Sadece merakımdan okuyorum ve anlayabildiğimi paylaşıyorum. Eksik bulduğunuz, katılmadığınız yorumlar vs. varsa lütfen paylaşın, hep beraber öğrenmeye çalışalım.
  • Programı bazı ekonomistler gerçekçi bulmuş. Ben bu konuda uzman değilim ama piyasa seveceği rakamları okudu diye bir program gerçekçi olmaz bence (sayı küsuratlı diye gerçekçi olmuyor:). Keşke dokümanın Ek’i olsaydı da okuyup üzerine düşünseydik ve öğrenseydik. Örneğin “dengelenme” diye tabir edilen durgunluğun yaratacağı risklerle nasıl mücadele edileceğine ve durgunluktan nasıl çıkılacağını keşke dokümanın Ek’in de okuyabilseydik.


Döviz: Dolar kuru 2018 için USD’nin ortalama 4,90 olması bekleniyor. Basit bir hesapla yılbaşından bugüne kadar olan süreçte ortalama USDTRY 4,51 civarı. Geri kalan aylarda dolar eğer ortalama 5,88 civarı olursa, biz bu yılı 4,90’dan kapatabiliriz. An itibariyle USDTRY 6,29 civarında. Mesela 2019’a girerken dolar kuru yaklaşık 6,01 varsayılmış ve TÜFE %15,9 alınmış. Yani biz 6,01 ile 2019’a gireceğiz. TÜFE’den dolayı fiyatlar artacak ama dolar 2019’ı 5,6’da kapatacak. Aklıma gelen ihracatta artış ve TCMB (aşağıda açıkladım) aracılığıyla bunun olabileceği). Şöyle varsayılmış: 2018 yılındaki ihracatımız 2017 yılına göre 13 milyar Dolar daha fazla olacak, 2019 yılında ise 2017’ye 25 milyar daha fazla olacak. Bu ihracat artış doları düşürmek için az gibi geldi bana ama ben ekonomist değilim. Umarım gerçekleşir. Burada FED, ECB, sisyasi-jeopolitik riskler vs’den bahsetmiyorum. Tabi döviz üzerinde ABD gerilimi etkisi de var.


Yıllar
2018
2019
2020
2021
Dolar Ortalama (YEP Öngörüsü)
4,90
5,60
6,00
6,20

Enflasyon: Mevcut enflasyon %18, yılsonu enflasyonu %21 civarında ise demek ki biz daha yukarılarda enflasyon göreceğiz ve ortalaması %21 olacak. Burada gözüme çarpan diğer bir nokta, yukarıdaki döviz varsayımı sebebiyle 2019’da %15,9 tutmayabilir. Yani kur enflasyonu, enflasyon kuru tetikleyebilir ve varsaydığımızdan daha kötü bir enflasyon olabilir. Umarım enflasyon daha düşük olur tabi. Keşke dokümanın Ek’i olsaydı da ne yapılacağını (bizi neyin beklediğini) anlasaydık. Enflasyon satın alma gücünü azaltacak ve güven üzerinde etkileri özel sektör tüketimini, yatırımları etkileyecek haliyleL. Fakat yapılan varsayım aksi yönde galiba, aşağıda anladığımı paylaştım.
Cari Açık: Şimdi biz ilk 7 ayda yaklaşık 33 milyar dolar cari açık vermişiz. Programa göre 2018 yılı için cari açık beklentimiz 36 milyar dolar. Bu durumda biz yılın geri kalanında sadece 3 milyar dolar cari açık vereceğiz. Umarım “veririz”, fakat benim aylık verilerden görebildiğim kadarıyla bizim cari açık genelde yılın son 5 ayı artıyor (benim hesaplama göre yaklaşık yıllık cari açığın %40-45 civarını son 5 ayda veriyoruz). Ekonomide frene basılacak ama bu basış baya sert olacak diyor bana. Dediğim gibi keşke Ek’leri olsa da dokümanın okuyabilseydim ama biz enerji ithal etmeyecek miyiz veya enerji fiyatları artmayacak mı veya petrol vs. arama çalışmalarında benim bilmediğim olumlu gelişmeler var ve bunların etkisini göreceğiz?
İhracatın 2021 yılında 204 milyar dolara, ithalatın ise 267 milyar dolara ulaşması bekleniyor. YEP’e göre büyüme düşüyor ama tabloya göre ithalatta azalma olmuyor ve ihracatta artış oluyor. Yani bir yandan kur sebebiyle ithalatta azalma var deniyor ama varsayım tam tersini söylüyor. İthalata bağımlılık devam ediyor ihracat için. Fakat ihracatta artış daha fazla. Bunun açıklaması bana göre Program katma değerli ürünlerin üretiminin gerçekleşeceğini veya ara malların burada üretileceğini (hatırlarsınız teşvik furyası varda gündeminde piyasada bir süre önce, zilyon kere uyarmıştım naçizane olarak, belki onlardan geri dönüş bekleniyordur. Bu konu hakkında çok uzun zamandır nadiren haber görüyorum) ve böylece ihracatımızın artacağını varsayıyor (56754 sefer ar-ge, eğitim, bilim, sanat, teknoloji bizim temel ihtiyacımız diye konuştuk. Fakat bunları baş tacı yapmak yıllar ve yıllar alır, keşke bir anda değişse). Fakat program bunun ışık hızında 3 yıl içinde olacağını varsayıyor. Bunu nereden anladın derseniz cari açık/GSYH (%) mevcut durum için %4,7 iken 2021 yılında %2,6 oluyor.

2017
2018
2019
2020
2021
İhracat (FOB) (Milyar Dolar)
157
170
182
191
204,4
İhracat Artış Hızı
1,08
1,07
1,05
1,07
İthalat (CIF) (Milyar Dolar)
238,8
236
244
252
267
İthalat Artış Hızı

0,99
1,03
1,03
1,06
İhracat / İthalat (%)
65,7
72,0
74,6
75,8
76,6
2021 yılının sonunda 63 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı, YEP’e göre 24 milyar dolarlık bir cari açık bekleniyor. Yani üretimdeki ithalat payı dramatik bir şekilde azalıyor. Yukarıda dendiği gibi umarım üretim modelimizi değiştiririz ve bu değerleri yakalarız. Bunun olması için inanılmaz bir bilim, teknoloji, Ar-Ge, eğitim vs. altyapımızın olması gerekiyor ve bu alt yapıyı kullanarak yerli istihdam ve yerlileştirme yapmamız gerekiyor (aşağıdaki istihdam beklentileri bu yönde değil ama belki gözümden kaçan noktalar vardır). İthal ikamesi bu arada çok çetrefilli bir konudur. Kritik olan yerlileştirilmiş üretimin yurt dışından talep görecek kadar muadil ürünlerle yarışabilir seviyede (fiyat, kalite, performans, teknoloji vs. açısından) olması gerektiğidir. Aksi halde dönme dolap gibi olduğumuz yerde döner dururuz, yani dostlar alış-verişte görür bizi sadece, geçmişte yaşadığımız gibi.
Büyüme: Programa göre 2018’de %3,8 büyüyeceğiz. İlk yarıda ortalama %6,2 büyüdüğümüze göre ikinci yarıda yaklaşık %1,4 büyüyeceğiz. Sanayi büyümesi içinde bulunduğumuz 3 çeyrekte fena değil gibi. Bu durumda dördüncü çeyrekte eksili rakamlar görebiliriz galiba. 2019’da büyüme %2,3 olarak öngörülüyor (bizim ortalama büyümemiz %5 civarı, zor günler bizi bekliyor maalesef. Çok önce de konuştuk keşke büyüme rekorları kırmasaydık diye. 2018, 2019, 2020 ve 2021 yılında ödeyeceğimiz faiz 81,4, 124,7, 156,2 ve 180,7 milyar TL. Faiz ekonominin gerçeği ama bu kadar yüksek faiz bizim yaptığımız tercihler sonucunda ortaya çıktı. Sanırım %2,3’ün kaynağı ihracat). Cari açık ve bütçe açığı 2019 yılında azalırken büyüme pozitife geçecekmiş. Biz çoğunlukla ithalat yaparak üretim yapan bir ekonomiyiz. Acaba üretim modelimizi mi değiştirmeye başlayacağız. Keşke yapsak. Bu arada OECD 2018 için büyümeyi %3.2 olarak öngörmüş. 2019 büyüme yıllık tahmini ise %0.5 (Program 2019 için %2,3 öngörüyor). Kamu tüketiminin %1,4 ve özel sektör tüketiminin %2,3 artması bekleniyor 2019’da. 2018 ve 2019 sert geçecek gibi görünüyor. Bu durumda 2019 yılında 2018’e göre kamu ve özel sektör tüketimindeki artış nasıl olacak anlamadım (yukarıda bunu şöyle yazdım: “Enflasyon satın alma gücünü azaltacak ve güven üzerinde etkileri özel sektör tüketimini, yatırımları etkileyecek haliyleL.”).
Bu arada özel sektörün sabit sermaye yatırımlarının 2018 için %1,8, 2019 için %2, 2020 için %%5,8 ve 2021 için %6,0 olması kamunun da ancak 2021’de %3,4 yatırım yapacağı varsayılmış. Özel sektörün bu kadar borçluyken yatırıma rahat karar vermesi için sanırım şaşmaz bir kur, enflasyon, pazar vs. hesabı olması lazım.
İşsizlik: Büyümede eğer böyle bir düşüş olacaksa işsizlik 2019’da %12,1’den daha fazla olabilir. Özellikle altyapı yatırımlar azalacaksa daha sert bir işsizlik oranı görebiliriz. Umarım olmaz. Şöyle de bakabilirsiniz, TÜİK Haziran ayı işsizliğini yüzde 10,8 olarak açıkladı. Programa göre 2021’de de işsizlik %10,8 olacak. Yani bu durumda işsizlik büyük bir sorun olarak kalmaya devam edecek. Keşke dokümanın Ek’i olsaydı da ne yapılacağını (bizi neyin beklediğini) anlasaydık. Umarım işsizlik oranı en kısa zamanda düşer.
Bütçe: 2019’da yaklaşık 60 milyar TL bütçede tasarruf hedefleniyor. 2019 Mart ayında seçim var. Belki daha fazla bütçe açığı ile karşı karşıya kalabiliriz. Hatta benim okuduklarımdan anlayabildiğim kadarıyla daralan ekonomilerde bütçe açığının bir miktar artırılması beklenir. Yani bir anlamda vergi gelirleri azalsa bile yatırım vs. biraz arttırılarak ekonomide durgunlaşmanın önüne geçilmeye çalışılır. Belki de güven tesisi için böyle bir yöntem izlenmeye karar verildi.
Bütçe açığının GSYH oranı seneye 2019’da 1,8 olarak hedeflenmiş. Aşağıda belirttim, eğer bankalara sermaye aktarımı yapılacaksa, işsizlik sigortası, ihtiyaç sahiplerine ödemeler yapılmak zorunda kalınacaksa, bu oran nasıl olacak? Keşke detay olsaydı
GSYH: 2018’de 763 milyar Dolar olacak denmiş. 763 milyar Dolar bizim 2011 yılı milli gelirimiz. Plana göre 2020 yılında 2013 yılındaki milli geliri elde edecekmişiz. Bunlar üzdü beni. Yani geriye gidecekmişiz. Umarım en kısa zamanda düzeliriz.
Kişi Başı Gelir (USD): Eğer 2021 yılında YEP’te hedeflenen 10,973 Doları yakalasak bile yakaladığımız değer bizim 2008 yılı değerimiz civarında. Yani 2021 yılında daha 2012 yılını yakalayamamış oluyoruz yada 2017 yılını ancak yakalamış ve geçmiş oluyoruz (zor günler bizi bekliyor maalesef). Bilmediğim bir noktada sadece TC vatandaşları mı hesaplamada dikkate alınır. Yani gelen mülteciler sebebiyle nüfusumuz hesaplanandan daha fazla arttı. Acaba gelenlerin geri döneceği mi varsayılıyor yoksa onlar dahil mi bu hesaba. Her neyse…. Umarım 2023’te 20.000 Dolar hedefini yakalarız.
TCMB: Bağımlı, bağımsız vs. tartışması bu bloğun işi değil. Ben bir konuya dikkat çekmek istiyorum. 14 Eylül’de, Merkez Bankası brüt Döviz rezervleri 1 milyar 252 milyon dolar azalışla 68 milyar 921 milyon dolar olarak gerçekleşmiş (Nisan 2010 civarına geldi yani). Altın rezervleri, 74 milyon dolar artarak 18 milyar 654 milyon dolar olmuş. Böylece Merkez Bankası’nın toplam rezervleri, geçen hafta bir önceki haftaya kıyasla 1 milyar 178 milyon dolar düşerek 88 milyar 753 milyon dolardan 87 milyar 575 milyon dolara gerilemiş (Ocak 2012 seviyesine gerilemiş). Program’da belirtilen TÜFE oranları gerçekleşirse TCMB bundan daha yukarı da faiz vermesi gerekiyor. Belki TL’nin değer kazanmasında ihracat dışında kullanılabilecek yolu budur. Fitch demiş ki “TCMB politika faiz oranının bu yıl yüzde 24, gelecek yıl yüzde 22, 2020'de yüzde 16 olmasını bekliyor”. Tabi bu faiz oranlarının büyüme, istihdam üzerine etkisini siyasiler benden daha iyi değerlendirir.
Vergi: Vergi gelirleri için öngörülen yıllık yüksek artışlar, düşük büyüme oranlarıyla uyumlu mu emin olamadım. Şöyle söyleyeyim. 2018 için beklenen vergi geliri 644,8 milyar TL ve 2019 için beklenen vergi geliri 773,9 milyar TL. Yani %20 artış öngörülüyor. OVP’de 2019 için öngörülen GSYH deflatörü %16,3. Yani reele çevirince vergi gelirinde %3.7’lik reel artış ortaya çıkıyor. Reel kısmı dışında şöyle bir cümle var: “2019 yılı bütçesinde toplam 75,9 milyar TL tutarında (milli gelirin yüzde 1,7’si oranında) tasarruf ve tedbir uygulanmıştır. Bunların 59,9 milyar TL’si harcama tasarruflarından ve 16,0 milyar TL’si gelir arttırıcı tedbirlerden sağlanmıştır)”. Vatandaş olarak elbette yeni vergi artışları olsun istemem.
Mali ve Reel Sektör: Öncelikle döviz yükümlülüklerinin çözümü ve kur hasarının hafifletilmesi için bir çözüm önerisi göremedim (belki gözümden kaçmıştır ama bu döviz konusu zaten tüm yaşadığımız hikayenin merkezinde). YEP’te şöyle denmiş:
Bankaların güncel mali yapılarını ve aktif kalitelerini tespit etmek için mali bünye değerlendirme çalışmaları yapılacaktır. Bu çalışmaların sonuçlarına göre gerektiğinde bankacılık sektörünün mali yapısını güçlendirecek, böylece reel sektörün uygun maliyetlerle krediye erişimini ve mevcut kredilerinin yeniden yapılandırılmasını temin edecek bir politika seti devreye sokulacaktır.” Öncelikle bankalar konusunda çalışma çoktan başlamıştır diye umut ediyorum (BDDK çalışması vardı). Yani daralma başlayalı çok oldu, mutlaka yapılmıştır bir şeyler diye temenni ediyorum, bugüne kadar beklenmemiştir değil mi? Devamında eğer bankalara sermayelerini güçlendirecek bir kaynak aktarılacak ise 1990lardan aldığımız bir ders bu. Bu durumda ““bütçe açığının milli gelire oranı önümüzdeki üç yıl yüzde 2’nin altında tutulacak” hedefi kafamı karıştırdı. Bir de anlamadığım bir nokta var. Eğer biz reel sektör ile ilintili problem yaşıyorsak bankaları düzelterek onlara dolaylı yoldan destek olmuyor muyuz? Yani bankanın mali durumu düzeldi, artık kredi verebilir. Diğer taraftan reel sektör kredi alamayacak durumda. Böyle olunca borç verebilir bankaların karşısına borç alamaz reel sektörü koymuş oluyoruz. Programda reel sektörlere dair ne yapılacağı konusunda keşke açıklama olsaydı (en azından Program’In Ek’inde). Tahminim BDDK çalışması ve teknik iflas konusunda yapılan düzenlemeler ile reel sektöre müdahale yapılacak.
“Finansal hizmetlerin düzenlenmesi ve denetlenmesi için Türkiye Finansal Hizmetler Kurulu kurulacaktır”. Türkiye BDDK ve SPK var. Bu yüzden yeni kurulacak kurul bunların yerine mi gelecek, üstüne mi gelecek vs. anlamadım. Bunu kurulacak tüm ofisler için söylüyorum anlamadım. Bekleyip görmek gerekiyor.
“Kuşak ve Yol  Girişimi çerçevesinde Çin ile  ikili ticari ve ekonomik ilişkiler geliştirilecektir”: "Panda panda enfes dondurma".
Nakdi ve vergisel teşvikler başta olmak üzere tüm teşvik mekanizmaları gözden geçirilerek bütüncül, sade ve etkin hale getirilecektir: Yani ekonomi bakanlığı, TÜBİTAK, KOSGEB, Kalkınma Ajansı vs. destekleri (hibe ve vergi teşviği) gözden geçirilecek.
Geçen hafta konuşmuştuk. Kamu fiyat belirlerken, memura-emekliye zam verirken artık MB enflasyonun değil, YEP enflasyonunu esas kabul edecek. Personel konusu ise istisna olarak belirtilmiş. Nasıl olacak bilmiyorum.
“Mega-altyapı projeleri doğrudan yabancı yatırım yoluyla, uluslararası finansman ile hayata geçecek” (Kanal İstanbul gibi). Bu” “Merkezi yönetim bütçe açığının milli gelire oranı önümüzdeki üç yıl yüzde 2’nin altında tutulacak” hedefi ile anlamlı bulunabilir. Fakat bu yatırımlara hazine garantisi verilirse (kamuoyunda geçmediğim köprünün vs. parasını niye veriyorum tartışması) bugün bütçeye etkisi olmaz ama ileri de acısı kötü çıkar. Çünkü doğrudan yabancı yatırım vs. şu demektir. Gel bu yatırımı yap kendin için, taahhüt edilen geliri elde edemezsen ben sana garanti veriyorum o parayı alacaksın.
Lüks tüketime yeni vergi maddesini sevdim.
“Vergi Veri Analiz Merkezi” kurulması başlığını sevdim.
Kira artışının TÜFE’ye bağlanması şimdilik iyi haber ama enflasyon düşünce bu karar değişir gibi me geliyor.
“Süreklilik arz etmeyen ve konjonktüre duyarlı gelirlerin oluşturduğu geçici kaynaklara karşılık kalıcı mahiyette harcama oluşturulmayacaktır” cümlesi önemli. Yani X kaynağından bir seferlik gelir elde edince bunu sanki hep elde edecekmişiz gibi varsayıp bu geliri sabit bir gidere (örneğin bayramlarda emeklilere ödeme yapılması) bağlamayacağız. Güzel haber.
“Özelleştirme portföyünde bulunan varlıkların ekonomiye kazandırılmasında yeni modeller kullanılarak ekonomik katma değer bazlı planlamaya geçilecektir”: Bizim için anlamı TTKOM örneğini tekrar yaşamak istemiyoruz demek bunun benim anladığım. Bir daha hiç yaşanmaz umarım. Güzel haber.
“İmar planı revizyonları ile oluşan değer artışlarından kamuya gerçekçi oranda pay alınması ve artışların adaletli paylaşımı sağlanacaktır”: Benim gibi inşaat sektörünü sevmeyen birisinin buradan anladığı, imar yoluyla yaratılan (ki ben buna karşıyım) değerin kamuya aktarılan kısmını arttıracağız, yani daha çok vergi alacağız. İyi haber. Bugüne kadar olanlar için sanırım bir düzenleme yapılmaz.
“Yeniden yapılandırılacak olan Türkiye Emlak Bankası A.Ş. ülkemizde gayrimenkul sektörünün en iyi uygulamalar kapsamında gayrimenkul finansmanını yönlendirecek bir banka haline getirilecektir”: İnşaat sektörü ben sevmiyorum ama umarım uygulama şu anki inşaat sektörünün içine düştüğü duruma benzer bir sonuç çıkarmaz.
“Yüksek teknoloji ürünlerinin  üretileceği, büyük ölçekli yerli ve yabancı yatırımların yer alacağı, etkin yönetim modeline sahip endüstri ve teknoloji bölgeleri kurulacaktır”: Bu konuda tek bir şey söyleyeyim (sanırım 15 yıldır söylüyorum ama 1şey olmuyor). Firmaları yan yana koymak katma değer yaratılacağı anlamında gelmez. Silikon Vadisi, Güney Almanya, Kuzey İtalya’da katma değer sadece firmalar yan yana kurulduğu için katma değer yaratılmadı.
“Sosyal tarafların mutabakatıyla kıdem tazminatı reformu gerçekleştirilecektir” ve “Sosyal sigorta sistemi yeniden düzenlenecektir”: Umarım kıdem tazminatı konusu işçi koruyacak sekilde gerçekleşir. Patron için ya da firma seviyesinde durum farklı tabi ama bu konuya bilginin taşınması anlamında bakıyorum. Yani işçi rahatlıkla dolaşsın ki bilgi dolaşsın ve böylece rekabet gücümüz artsın. Öbür türlü bilgi firmada kalıyor ve genel bir rekabet gücü artışı olmuyor. Sosyal güvenlikten yaklaşık 10,1 milyar TL’lik bir azalma öngörülmüş. Piyasa tabi bunu sever ama çalışanlar ve dar gelirliler için iyi haber değil tabi ki. Hatırlarsınız Kemal Derviş programı uygulandı ve sonradan tekrar değiştirildi. Emeklilik yaşının yükseltilmesi mi, kamunun sosyal güvenlik sistemine aktardığı kaynakta mı değişiklik olacak? Bilemiyorum.
Vergi, prim ve diğer kamu alacaklarına ilişkin yapılandırmaya gidilmeyecektir”: Çok tanıdık umarım gerçek olur. Vergisini düzenli ödeyenlere yapılan örneğin %5’lik indirim vs. içimin yağını eritmeye yetmiyordu.
Borsa İstanbul nezdinde ülkemizdeki finansal varlıkların riske karşı korunması amaçlı yapılabilecek hedge stratejilerinde ağırlıkla kullanılan döviz alımı yöntemine alternatif ürünler (döviz swap, faiz swap) hayata geçirilecektir.”: Bekiyoruz.
“Uzun vadeli Tahvil Vadeli İşlem Sözleşmesi piyasasına işlerlik kazandırılacaktır”: Bekliyoruz.
“Kısa vadeli referans faize dayalı türev ürünler ve endeks oynaklığının alım satımını mümkün kılan yapılandırılmış ürünler oluşturulacaktır”: Bekliyoruz.
Yabancı para ihraçları yapmak için kamu yatırım kuruluşları birleştirilerek güçlü bir kurumsal finansman şirketi oluşturulurken, kamu portföy yönetim şirketleri birleştirilmek suretiyle güçlü bir alım kapasitesi sağlanacaktır”: Bakalım ne çıkacak.
“Finansal derinleşme ve finansal istikrar kapsamında, banka bilançolarındaki varlıkların seküritizasyonu teşvik edilecektir”: Sığ olmaması gerekir piyasanın.
Türk Lirası cinsi varlıkların faiz riskinden korunmasında ve değişken faizli enstrümanların fiyatlamasında kullanılabilecek referans faizler oluşturulacaktır: Bekliyoruz.
BIST 100 gözüyle bakarsak, tabi illa bu şirketler olumlu veya olumsuz etkilenecek demiyorum. Sadece ilgili oldukları için belirtiyorum. Bu arada milli tank, elektrikli araç, milli uçak vs. geçmiyor YEP'te:
  • “Ülkemizde üretilmeyen 20 biyoteknolojik ilacın yerli üretimi teşvik edilecek, biyoteknoloji alanında yetkinliklerimiz artırılacaktır”: DEVA, ECILC, RTALB, HEKTS.
  • Kimya sektörü: AKSA, ALKIM, DYOBY, SODA, MRSHL, BAGFS, EGGUB, GUBRF, IPEKE
  • Petrokimya kümelenmesi ve Ceyhan Endüstri bölgesi hayata geçirilecektir: SASA, PETKM, TUPRS, AYGAZ.
  • Güvenlik hizmetlerinde kullanılan araç, gereç ve teknik ekipmanda yerli üretimin payı arttırılacaktır: ASELS, KATMR, AKGUV.
  • Çin, Hindistan, Japonya ve Kore’nin içinde bulunduğu Uzak Doğu pazarı ile ilgili turizm planları oluşturularak hayata geçirilecektir. Sağlık turizminin geliştirilmesi için projeler planlanarak hayata geçirilecektir: THYAO, CLEBI, PGSUS, LKMNH, MPARK.
  • Güneş, rüzgâr, biyokütle, yenilenebilir enerji ve yerli kömür kaynaklarının elektrik üretimindeki payı artırılacak, YEKA modeli ile bu enerji teknolojilerinin yerlileştirilmesi desteklenecektir: AKENR, AKSEN, AYEN, ODAS, ZOREN.
  • Maden arama ve sondaj çalışmaları hızla devam ettirilerek, bulunan rezervler kamu/özel iş birliğinde yeni iş modelleri ve finansman mekanizmalarıyla ekonomiye kazandırılacaktır. Bor başta olmak üzere madenler işlenip yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülecek ve uluslararası piyasalara sunulacaktır: PRKME, KOZAA, KOZAL
  • Yüksek teknoloji ürünlerinin üretileceği, büyük ölçekli yerli ve yabancı yatırımların yer alacağı, etkin yönetim modeline sahip endüstri ve teknoloji bölgeleri kurulacaktır: ARCLK, FROTO, TMSN, TOASO, TTRAK, ULUSE, VESBE, VESTL, LOGO, KFEIN, FONET, KRONT.


NOTLAR
- Sıkça sorulan sorulara bakmak isterseniz: SSS
- Bloga destek olmak için ADBLOCKER gibi reklam engelleyici programları bu sitede kapatmanız ya da işlevsiz (disabled) hale getirmeniz yeterli olacaktır.


Paylaş:

Related Posts:

6 yorum :

  1. Teşekkürler DarvasSwing bey. Güzel bi çalışma olmuş. Kafama takılan bazı yerleri yazınızda bulmakla beraber, tamam da nasıl olacak dediğim yerlerde hemfikiriz. Bazı rakamlara teşvikler sayesinde yaklaşılacağını düşünmekle birlikte, dış ticaret açığı 60 üzeri devam edecek deniyor. İyimser tahmin olarak düşünüldüğünde sıkıntı devam ediyor burada bence. Düşük büyüme betona gömmeyi durdurmak demektir inşAllah. (Sanayide düşüş olacağını düşününce hayal gibi ama)... Diğer taraftan öngörüleri tutturmak için çaba sarfedilmesini ve saçmasapan kamu giderlerini bırakmalarını temenni ediyorum. Teşvik alan şirketler de gerçekten dedğini hakkıyla yapar umarım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Ömer Bey,
      Öncelikle çok teşekkür ederim. Keşke dokümanın Ek'i olsaydı ve okusaydık. O zaman daha fazla anlama şansımız olurdu yapılacakları (ya da yaşayacaklarımızı). Beton ekonomisi (yani yurt dışı mütehatlik işleri hariç ihraç edemediğimiz ürünler) konusunda her hükümetin ısrarını anlıyorum ama sonuç değişmiyor malesef. Kamu giderlerini düşmesi, söylenenler için azami çaba gösterip kendi "başarı" (kast ettiğim 2021 yılında YEP’te hedeflenen 10,973 Doları yakalyarak bizim 2008 yılı değerimizi yakalamamız değil elbette) hikayemizi yazmamız (yani olunca biz yaptık, olmayınca dış güçler....), teşviklerin sonucunu almammız (ki bu ortamda o yatırımlar için yapılan fizibiliteler TL bazında kadük olmuştur malesef) vs. hepsinin olmasını cani gönülden istiyorum.

      Sil
    2. Ekonomiden çok bu can sıkıyor. Herşeye dış güçler. Dertliyim çok fazla bu konuda. Ayakları yere basarsa artık yönetimin, bu ülke herşeyi becerir. Yaşayıp göreceğiz 2021 i de 2023ü de...

      Sil
    3. Bıdı bıdı etmeyeceğim, dediklerinze aynen katılıyorum Ömer Bey.

      Sil
  2. ben de detaylı okudum twt da yazdığım gibi en iyimser yanı gerçeklerin kabul edilmiş olması.. çare önlem yapılanma falan yok ama hiç olmazsa gerçekleri kabul bile bir adımdır. yüksek enflasyonlu durgunluk yani stagflasyon 3 çeyrek sürebilir bunu avantaja da çeviren ülke çok bütçe disiplini tekno ve arge yatırım teşviki ihracat teşviki vs ile. dış güçler mış güçler illaki konuşacaksak onlar güçlü bir ekonomimiz olsun ister çünkü gçmülmüş durumdalar IFC EBRD EIB Banka sendikasyon kredileri Borsa oranı filan bakınca gömülmenin de ötesindeler ve çıkmak hiç mi hiç istemezler herşeye rağmen büyük ve dinamik bir ekonomimimiz var ve yapısal çözümler için zamanımız bile azalsa da var .. svg slm bstymn

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Sayın Ayman,
      Ben de oldum olasi meçhul dış güçler bizi batırmak istiyor goygoyunu anlamıyorum. Her kurum, yatırımcı vs. kendine göre 1şeyler yapar, bundan normal olan ne var ki? Tamam onların yaptığı önemli ama önce biz ne yapaıyoruz ona bakalım, vazgeçelim artık "other" yaratmaktan. Dediğiniz gibi buraya parayı gömmüşler, paramı geri alacak mıyım derdinler, biz diyoruz bizi batiracaklar, sen kimsin vs. Ar-Ge, eğitim, bilim, teknoloji ....çok konuşuyoruz umarim bu sefer kararli bir şekilde farkli bir yol deneriz. Saygılarımla.

      Sil