Uzun zamandır yazmıyordum. Hayatımda değişen bir şey olmadı
hala yoğunum hala fazlasıyla. Twitter üzerinden idare etmeye çalışıyorum fakat
orası yetmeyince bir kaçamak yapıp yazmak istedim. Eğer bu yazıda BIST 150 ve
50 bin ya da Dolar 5 olur 10 olur gibi bir şeyler duymayı umuyorsanız, bu yazı
size göre değil. Bu yazının hedef grubu nasıl oluyor da başkası alınca kar
ediyor, ben alınca zarar ediyorum diyenler ya da millet neye göre karar veriyor
diyenlere.
Bu yazıda yön konusunda nasıl değişkenler kullandığımı anlatmaya çalışacağım. Bir sürü şeyi atlayabilirim ama yazının temel mantığında anlaşırsak zaten benim atladıklarımı siz havada karada yaparsanız. Hatta benden daha iyi yaparsınız 😀
Bu yazıda yön konusunda nasıl değişkenler kullandığımı anlatmaya çalışacağım. Bir sürü şeyi atlayabilirim ama yazının temel mantığında anlaşırsak zaten benim atladıklarımı siz havada karada yaparsanız. Hatta benden daha iyi yaparsınız 😀
Başlayalım BIST ile. Ben önce konjonktüre bakarım. Bir
taraftan dış konjonktür yani DXY, ABD tahvil faizleri (aşağıda açıklamaya çalıştım), petrol, FED, ECB, orada
burada savaş vs. tehdidi var mi, Brexit, dünya borsaları ne haldeler vs. diğer
taraftan iç konjonktüre yani büyüme, tüketim, enflasyon, istihdam, tahvil
faizleri, banka kredileri/faizleri, maliye politikaları, borsada yabancı
oranı, ABD ve İngiltere’deki Türk ETFleri, CDS, seçim, jeo-politik ve/veya siyasi
gerginlik, teşvikler ya da sektörel programlar, S400, Suriye, vs. Diyeceksiniz
ki bunların hepsini takip etmek zor. Zaten beleş peynir sadece fare kapanında olur diye boşuna
denmiyor. Somut örneklerle açıklamaya çalışayım. Eğer ki emtia fiyatları
artıyorsa doğal olarak Tüpraş, Ereğli gibi hisselere alıcı gözle bakıyorum ya
da ne bileyim soda külü fiyati artıyorsa Soda’ya alıcı gözle bakıyorum (SODA
iyi bir örnek olmadı, onu hep alıyorum). Turist sayısı artıyorsa havacılığa
alıcı gözle bakıyorum. Tahvil faizleri düşüyorsa bankalara alıcı gözle
bakıyorum. Tahvil faizleri artıyorsa dövize olumlu gözle bakıyorum. İç tüketim ve/veya ihracat artıyorsa ya da ne bileyim kamu otomotiv, beyaz eşya gibi sektörlere destek açıklamışsa
Arçelik, Toaso gibi hisselere alıcı göze bakıyorum. Fiyatlar artıyorsa BİMAŞ gibi şirketlere olumlu gözle bakıyorum. İnşaat sektörü gelişiyorsa
Emlak Konut’a, Kardemir’e alıcı gözle bakıyorum. Petrol artıyorsa havacılığa ve
petrolü girdi olarak kullananlara, örneğin PETKİM, satıcı gözle bakıyorum. Döviz
düşünce TTKOM’a alıcı gözle bakıyorum. Bu hisselerin fiyatı sadece bir şey göre
değişmiyorlar bunlar sadece örnek. Yani
yukarıda yazdıklarım taşa yazılmış
şeyler değil. İlla böyle olacak diye bir kural yok! Örneğin tahvil faizleri artıyor ise döviz alıcı gözle bakarım ama TCMB'de karşı tarafta faiz silah var. Risk ve getiri dengesini iyi okumak lazım (aşağıda açıklamaya çalıştım). OPEC kısıntıya gidiyorsa, dünyada büyüme varsa, petrol üretiminde sıkıntı varsa vs. petrole alıcı gözle bakarım. Dünyada jeopolitik risk veya finansal risk varsa, merkez bankaları altın alıyorsa, dolar ve ABD tahvilleri güç kaybediyorsa vb. durumlarda altına alıcı gözle bakarım. Tekrar söyleyim bunlar taşa yazılmış kurallar değil. Hisselerin değişkenleri hakkında yazılmış
bir yazıyı okumak isterseniz lütfen buraya
tıklayınız.
Eğer konjonktür olumsuza
dönmüşse yukarı çıkan hisse benim için sadece ucuza satım varantı almak için
var oluyor.
Varsayalım konjonktür iyi, arkasından bilanço analizimi
dikkate alıyorum. Bununla ilgili yazılar burada,
şurada
ve orada. Fakat
burada bir noktaya çok dikkat etmek gerekiyor. İyi bilanço cezalandırılmaz ama
hayal kırıklığı yaratabilir bence. Örneğin X firmasının bilanço harika gelmiş. Zaten
iyi gelecek bilanço haftalar öncesinden fiyatlanmaya başlanır. Bunu alıcı gözle
bakar mıyım, kesinlikle bakarım, hatta alırım (yani bilanço öncesi alırım). Fakat
sektör kötü gitmeye başladı diyelim. Yani iyi bilanço gelememe ihtimali var. Bu
durumda en son bilanço çok iyiydi diye alıcı gözle bakmam. Bu yüzden iyi
bilanço işler hep iyi gidecek demek değil.
Konjonktür iyi, temel analizde hisseleri beğendik, şimdi
gelsin teknik analiz. Hah burada orası destek burası köstekler, MACD kesti, RSI
böldüler başlar😀Ben kesinlikle
teknik analizi hor görmüyorum ya da karşı değilim. Burada 2 yöntemim var (buraya
ve şuraya
tıklayabilirsiniz). Burada indikatör kullanmıyor muyum? Evet itiraf edeyim
kullanıyorum. O ne mi? Hacim! Hacim
artışı illa fiyat artışı olacağını göstermez bence. Hacim ilgiyi gösterir yani
yön göstermez bana göre. Ben hacmin azalmasını da önemserim. Bu belki ilgi azlığı
belki de hissenin dinlendiğini (demlendiğini) gösteriyordur. Dinlenme sonrası tekrar sert haretketler olabilir😀.
Ayrıca endeksteki çıkış ya da düşüşün neye dayandığını da dikkat almak lazım bence. Yani dünyada rüzgar iyi biz çok kötü fiyatlandık, bu arada bize de alım mı geldi yoksa dünyada rüzgar iyi bizim de büyüme vs. çok iyi gidiyor diye mi alım geldi.
Daha önce Twitter’da da belirttim, neden kendimce
piyasaları ilgilendirebilecek haberleri paylaştığımı. Hatta bu ara hikayeler, hikayeler diye hatırlatmalar
yapıyorum. Yukarıda anlattıklarıma bakarsanız niye bunu yaptığımı daha iyi
anlayabilirsiniz diye düşünüyorum. Teşvik haber, KGF haberi, S400 haberi,
petrol haberi, temettü, bedelsiz (zamanı yaklaşıyor) vs. Hadi somutlaştırayım. Varsayalım petrol fiyatları artıyor ya da
zam gelecek vs., konjonktür iyi, Tüpraş’ın bilançosunu beğendim, Tüpraş’ın fiyatı
uygun ise giderim Tüpraş alım varantına bakarım.
Aracı kurumlar X’i al dedi, Y sat dedi. Ne yapıyorum?
Dikkate alıyorum ama kararımı ona göre vermiyorum. Tabi aracı kurumun kim olduğu
önemli. Morgan Stanley, JP Morgan, İş Yatırım vs. Bunlar benden çok daha iyi analiz yapıyorlardır ama varantçı olarak bize moment lazım yani hacim. Hisseyi her cuma aldığım için aracı kurumların ne dediğine takılmıyorum. Eğer hisseyi aracı kurumun öneris ile alacak olsam hissenin taban çalışması yapıp yapmadığına bakardım.
Gün sonu analizi (yani bugün hangi kurum neyi almış neyi satmış) önemli bir kesim takip ediyor tahminimce. Burada bir şey gözden kaçıyor galiba. Birincisi biz yabancı
oranlarını iki gün sonra görüyoruz takasa baktığımız zaman. İkincisi aracı kurum başka aracı kurum
üzerinden alım yapıp, sonra bunu kendine virmanlayabilir. Örneğin City TEB
üzerinden alım/satım yapar, siz akşam TEB alım yapmış/satmış zannederseniz. İki
gün sonra işlemin arkasında City Bank olduğu ortaya çıkar. Lütfen bunu
aklınızdan çıkarmayın!
ABD tahvil faizlerine oldukça önem veririm risk iştahanı anlamak için fakat burada kritik nokta bize özel bir olumsuzluk olmaması (yani biz de işler kötü gidiyorsa bize düşen risk iştahı payı göreceli olarak az oluyor malesef). Tahvil faizi ve borsa ilişkisi ile ilgili yazıyı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Bir örnekle anlatmaya çalışayım. ABD 10 yıllıkları satıldığı zaman yani faizi arttığı zaman bu hem iyidir hem kötüdür bizim için. ABD'de yatırımcılar genelde tahvili satıp borsaya girerler. Bu bana risk iştahının arttığını gösterir. Fakat burada piyasanın bir eşik noktası var. Bunu bilmek kolay değil ama FED'in faizi bir nevi denir feneri olabilir. Diyelim FED faizi şu an %2 ve bir yıl içerisinde %3 olacağı öngörülüyor. Bu durumda yatırımcılar tahvil faizini satabilirler. Çünkü faiz %3 olacaksa ben niye ben %2 faiz veren tahvili tutayım ki diye düşünür. Tahvili sattıktan sonra parasını borsaya koyabilir. Bu da endeksi yukarıya götürür. Varsayalım tahvil faizi %3,5 oldu. Bu durumda insanlar faizler daha fazla artmaz, ben en iyisi 10 yıl için her yıl dolar bazında %3,5 kazanayım boşver borsayı diyebilir. Yani hisse satıp 10 yıllık tahvil alabilir. Verdiğim sadece bir örnek, başka sebeplerle de yatırımcılar karar verebilir. Şartlar değişir insanların kararları da değişir tabi.
Bizde ise genelde tahvil faizi artınca, yani tahvil satılınca, endekse satış geliyor. Genelde söyle oluyor. Tahvil faizi düşüyor (TL değer kazanıyor), borsa yükseliyor, sonra riskler (jeo-politik, büyüme vs) ortaya çıkıyor, tahvil faizi artıyor (döviz değer kazanıyor), borsa düşüyor. Tahvil faizi eğer TCMB faizinin üzerine çıkma eğilimine girerse ya da geçerse ben de 10 üzerinden 10 şeklinde alarm zili çalıyor. İnsanlar tahvil alım satım kararını sadece TCMB'nin faiz oranına bakarak karar vermiyor bence. Yani riskler artınca da tahvili satıyorlar (yani tahvilin faizi artıyor). Örneğin TCMB faizi %20 olsun, 2 yıllık tahvil faizi %15 olsun. Piyasa doğal şartlarda tahvili satmaz (yani Dolar, Euro vs. değerlenmez). Hatta yüksek TCMB faizi sebebiyle enflasyon düşer (yani tahvil faizi düşer) diye düşünüp bu yüzden ben %15 faiz veren tahvili satmayım der. Fakat riskler ciddi anlamda artarsa ya da kur sebebiyle enflasyon artacağını düşünürse insanlar piyasada tahvili satar (yani TL değer kaybeder veya Dolar, Euro vs. artar), o zamanda gittikçe tahvil faizi TCMB faizine yaklaşır ve belki de geçer (bundan nefret ediyorum, ekonomimiz çok kötü etkileniyor)
Genelde insanlar merkez bankalarının faizine bakarak EURUSD ne olabilir diye karar verirler. Burada bir kritik nokta daha var göz ardı edilen kanımca. Örneğin ABD %2 Almanya %0,5 faiz verirken doğal olarak para dolara dönüp ABD tahvili almak ister. Daha da genelleştireyim ki anlatmaya çalıştığımı daha iyi anlatabilim. Sizce birileri gidip eksi faizle Euro mu alır, ya da göreceli kapalı bir ekonomi olan (belki bir çok şirket batık insanlar bilemiyor ki) Çin Yua'nı mı yoksa Brexit sebebiyle ellerinde mi patlayıp patlamayacağını bilmediği Pound mu? Yoksa %2,5 civarinda nakit veren ABD likit fonlarını mı?
ABD tahvil faizlerine oldukça önem veririm risk iştahanı anlamak için fakat burada kritik nokta bize özel bir olumsuzluk olmaması (yani biz de işler kötü gidiyorsa bize düşen risk iştahı payı göreceli olarak az oluyor malesef). Tahvil faizi ve borsa ilişkisi ile ilgili yazıyı okumak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz. Bir örnekle anlatmaya çalışayım. ABD 10 yıllıkları satıldığı zaman yani faizi arttığı zaman bu hem iyidir hem kötüdür bizim için. ABD'de yatırımcılar genelde tahvili satıp borsaya girerler. Bu bana risk iştahının arttığını gösterir. Fakat burada piyasanın bir eşik noktası var. Bunu bilmek kolay değil ama FED'in faizi bir nevi denir feneri olabilir. Diyelim FED faizi şu an %2 ve bir yıl içerisinde %3 olacağı öngörülüyor. Bu durumda yatırımcılar tahvil faizini satabilirler. Çünkü faiz %3 olacaksa ben niye ben %2 faiz veren tahvili tutayım ki diye düşünür. Tahvili sattıktan sonra parasını borsaya koyabilir. Bu da endeksi yukarıya götürür. Varsayalım tahvil faizi %3,5 oldu. Bu durumda insanlar faizler daha fazla artmaz, ben en iyisi 10 yıl için her yıl dolar bazında %3,5 kazanayım boşver borsayı diyebilir. Yani hisse satıp 10 yıllık tahvil alabilir. Verdiğim sadece bir örnek, başka sebeplerle de yatırımcılar karar verebilir. Şartlar değişir insanların kararları da değişir tabi.
Bizde ise genelde tahvil faizi artınca, yani tahvil satılınca, endekse satış geliyor. Genelde söyle oluyor. Tahvil faizi düşüyor (TL değer kazanıyor), borsa yükseliyor, sonra riskler (jeo-politik, büyüme vs) ortaya çıkıyor, tahvil faizi artıyor (döviz değer kazanıyor), borsa düşüyor. Tahvil faizi eğer TCMB faizinin üzerine çıkma eğilimine girerse ya da geçerse ben de 10 üzerinden 10 şeklinde alarm zili çalıyor. İnsanlar tahvil alım satım kararını sadece TCMB'nin faiz oranına bakarak karar vermiyor bence. Yani riskler artınca da tahvili satıyorlar (yani tahvilin faizi artıyor). Örneğin TCMB faizi %20 olsun, 2 yıllık tahvil faizi %15 olsun. Piyasa doğal şartlarda tahvili satmaz (yani Dolar, Euro vs. değerlenmez). Hatta yüksek TCMB faizi sebebiyle enflasyon düşer (yani tahvil faizi düşer) diye düşünüp bu yüzden ben %15 faiz veren tahvili satmayım der. Fakat riskler ciddi anlamda artarsa ya da kur sebebiyle enflasyon artacağını düşünürse insanlar piyasada tahvili satar (yani TL değer kaybeder veya Dolar, Euro vs. artar), o zamanda gittikçe tahvil faizi TCMB faizine yaklaşır ve belki de geçer (bundan nefret ediyorum, ekonomimiz çok kötü etkileniyor)
Genelde insanlar merkez bankalarının faizine bakarak EURUSD ne olabilir diye karar verirler. Burada bir kritik nokta daha var göz ardı edilen kanımca. Örneğin ABD %2 Almanya %0,5 faiz verirken doğal olarak para dolara dönüp ABD tahvili almak ister. Daha da genelleştireyim ki anlatmaya çalıştığımı daha iyi anlatabilim. Sizce birileri gidip eksi faizle Euro mu alır, ya da göreceli kapalı bir ekonomi olan (belki bir çok şirket batık insanlar bilemiyor ki) Çin Yua'nı mı yoksa Brexit sebebiyle ellerinde mi patlayıp patlamayacağını bilmediği Pound mu? Yoksa %2,5 civarinda nakit veren ABD likit fonlarını mı?
Sabahları ve gün içi arasıra mutlaka dünya borsalarına, emtia fiyatlarına,
CDSe filan bakıyorum.
Sosyal medyada zilyon tane yorum okuyorum. Bunlara
inanmıyorum, iki kulak arasını kullanıyorum. Fakat hayat ihtimaller üzerine
kurulurdur. Belki orada yazanlar doğru çıkar belki yanlış çıkar. Fakat bunlara
nasıl güveneyim? Mesela ben ayak tırnaklarımı keserken yağmur yağsa, sizce ben
bundan sonra tırnak keserken yağmur yağar diye bahçeyi sulamayım mı😀 Seçimler geliyor. Seçimler ne olur bilemem. Fakat biri
dese ki seçimler iptal olacak ya da seçimler iktidarın istediği gibi olmaz ise
genel seçim olacak, inanım mı? Evet olabilir de olmayabilir de. Yani falsız kalmayın ama fala inanmayın. Herkesin aklına geldiğini yazdığı çizdiği bir sosyal medya ortamında iki kulak arasına önem vermek lazım! Sağda solda akl-ı selim insanların yazdıklarını okuyorum, dinliyorum vs. ama
ben piyasa ne derse o diyorum.
Daha doğrusu televizyonum yok, o yüzden TV izlemiyorum ama YouTube’da
bana bir şeyler öğreten insanları takip ediyorum. Bu yüzden hafta sonları filan
izliyorum videoları (tabi yazılarını da okuyorum). Cüneyt Akman, Atilla
Yeşilada, Erda Gerçek, Gizem Öztok Altınsaç, Mahfi Eğilmez, Işık Ökte, Erkin
Şahinöz, Murat Muratoğlu, Veysel Ulusoy, Refet Gürkaynak, Şant Manukyan, Erinç Yeldan, Ercan
Uysal, Senem Dündar, Baki Atılal, Ozan Bingöl, Korkut Boratav vs. Fark edebileceğiniz gibi
muhalif olan ya da olmayan insanları takip edebildiğim kadar ediyorum. Özellikle
üç aşağı beş yukarı herkesin bildiği isimleri yazdım. Bu arada ben ekonomist,
finansçı filan değilim. Siz en iyisi mi burada yazanları çokta önem vermeyin
hatta hiç ciddiye almayın.
Hah geldik çok sorulan soruya: Her attığımı vuruyor muyum?
Hayır vuramıyorum (bir de satış varantlarından para kazanınca çok sesimi
çıkarmıyorum, çünkü herkes varant oynamıyor). Yok öyle bir dünya bence😀Basit bir hesaplama yapın. 10 atışın 5'i tutsun. 5'inde %10 kayıp yaşayın, 5'inde %25 kazanın. İyi kara geçtiniz. Stop-Loss
kullanıyor muyum. Tabi ki de Evet! Varant oynayıp stop-loss yapmayan bir insan
hayal edemiyorum. Unutmayın büyük oyuncular stop-loss’u endeks göre koyarlar,
özellile trend zamanlarında.
Buraya kadar anlattıklarıma göre ben pozisyon almaya çalışıyorum. Yani teknik analizde grafikleri çizdiren ya da piyasanın pozisyonlanmasın sağlayan değişkenler bunlar bence. Borsa da satım varantı mı alayım, dövizde alım varantı mı alayım vs'yi yukarıda anlattıklarımı kendi çapımda dikkate alarak pozisyon almaya çalışıyorum. Daha domut söyleyim ben X hissesinde artış bekliyorsam pazartesi günü hemen gidip alım varantı almam. O gün artmassa Salı, Çarşamba vs. beklerim. Eğer artmıyorsa hemen satım varantı da almam. Benim yanlış düşündüğüme kanaat edersem satım varantı alırım. Yani beleş peynir sadece fare kapanında oluyor. Bunlarla ilgilenmek istemiyorsanız yasal olarak hizmet verme yetkisi olan aracı kurumlardan hizmet alın bence; sağda solda hisse tüyosu, dolar dedikodusu vs. dinleyeceğinize. Çarpıcı olması için şöyle bir örnek vereyim. Spor izlemekten daha çok spor yapmayı tercih edin bence.
Aklıma gelenleri bir çırpıda yazmaya çalıştım. Yani Çin'İn büyümesinden ABD'nin dış ticaret açığına, ECB'den Türkiye-dünya ilişkilerine kadar zilyon tane değişken eklenebilir bu listeye. Yukarıda dediğim gibi bir yazı her şeyi anlatamaz. Amaç balık tutmayı öğrenmek balık yemek değil.
Buraya kadar anlattıklarıma göre ben pozisyon almaya çalışıyorum. Yani teknik analizde grafikleri çizdiren ya da piyasanın pozisyonlanmasın sağlayan değişkenler bunlar bence. Borsa da satım varantı mı alayım, dövizde alım varantı mı alayım vs'yi yukarıda anlattıklarımı kendi çapımda dikkate alarak pozisyon almaya çalışıyorum. Daha domut söyleyim ben X hissesinde artış bekliyorsam pazartesi günü hemen gidip alım varantı almam. O gün artmassa Salı, Çarşamba vs. beklerim. Eğer artmıyorsa hemen satım varantı da almam. Benim yanlış düşündüğüme kanaat edersem satım varantı alırım. Yani beleş peynir sadece fare kapanında oluyor. Bunlarla ilgilenmek istemiyorsanız yasal olarak hizmet verme yetkisi olan aracı kurumlardan hizmet alın bence; sağda solda hisse tüyosu, dolar dedikodusu vs. dinleyeceğinize. Çarpıcı olması için şöyle bir örnek vereyim. Spor izlemekten daha çok spor yapmayı tercih edin bence.
Aklıma gelenleri bir çırpıda yazmaya çalıştım. Yani Çin'İn büyümesinden ABD'nin dış ticaret açığına, ECB'den Türkiye-dünya ilişkilerine kadar zilyon tane değişken eklenebilir bu listeye. Yukarıda dediğim gibi bir yazı her şeyi anlatamaz. Amaç balık tutmayı öğrenmek balık yemek değil.
Temel
mottolarım şöyle:
- Mal paylaşınca azalır (azalan fayda), bilgi paylaşınca çoğalır (artan fayda).
- Piyasa ne derse o.
- Tünelin ucundaki ışık belki üzerimize gelen trenin ışığıdır.
- Az kayıp çok kazançla yola devam.
- Borsada tüm paranı kaybetmediğin sürece hala işleri düzeltme şansın vardır.
- Yarın belki de yeni hayatının ilk günü olabilir.
- Amaç balık tutmayı öğrenmek balık yemek değil. Yani herhangi bir varlığı (döviz, hisse altın, petrol, tahvil vs.) al-tut-sat önerisi vermez bu blog.
- Kemerleri takılı tutardım. Sert volatilte olabilir, dikkatli olmakta fayda var.
Sn Darvas,
YanıtlaSilBurda yazdıklarınız ve anlattıklarınız çok değerli bilgiler ,
Bir söz vardır ne aradığını bilmeyen bulduğu şeyin kiymetini bilmez miş
ümit ederim ki bu blogu ziyaret edenler ne aradığını biliyorlardır ve bu kıymetli deneyimlere erişssinler,
Saygılarımla
Sinan
Çok teşekkür ederim Sinan Bey,
SilMahçup ettiniz.
Çok teşekkür ederim.
Saygilarimla
ekonomi ve yatırım adına hap bilgiler olmuş. Teşekkürler
YanıtlaSil